Night ( Gece ) - Elie Wiesel

Night yani Gece isimli kitap Elie Wiesel tarafından kaleme alınmış, tarih kokan ve bir o kadarda insanın duygularını hat safhalara taşıyan harika bir kitap olmakla beraber, kitabın sizlere hissettirdiği acı duygular kitabın sayfaları ile doğru orantılıdır. Her çevirdiğiniz sayfada "yok artık bu kadarda değildir" yani diyerek şaşırmaya ve bir o kadarda üzülmeye devam ederek okuyacağınız bu kitap, sizlere hem tarih dersi hemde insanlık dersi vermektedir.

Kitap Elie Wiesel'in çocukluğundan başlamaktadır. Yahudiler Almanya'da getto mahallelerinde yaşamaya
zorlanır. Sanırım kitabın ne ile ilgili olduğunu şimdiden tahmin etmeye başladınız bile. İleride olacak olanlara göre bu çok daha insani bir adımdır ve gerçeği söylemek gerekirse bu daha başlangıçtır. Moishe The Beadles Wiesel'in din hocasıdır. Wiesel ona kabala ve Tevrat hakkında sorular sorar. Ancak Moishe sınır dışı edilir. Bir gün geri döner ve herkese alışılmışın dışında hikaye anlatır. Aslında hikaye değildir ama toplum ona inanmamıştır hatta Elie Wiesel'in kendisi dahi inanmamıştır. Moishe'ye göre Alman yetkililer onun bulunduğu trende herkesi katletmiştir.  Nazilerin Macaristan'ı ele geçirmesiyle daha kötü olayların da olacağı açık hale gelir. Yahudiler'in "Sighet'" 'teki getto mahallerinden zorlanmaya toplanmaya başlanır ve gece gündüz süren bir yolculuktan sonra Birkenau, Auschwitz'e getirilirler.

Burada dikkatimi çeken en önemli şey ise bu toplama kampının girişinde yazan "Arbeit Macht Frei" yani "Çalışmak özgür yapar" yazısıdır. Ailesinden ayrılmak zorunda kalır Wiesel. Babası ve kendisi bir tarafa, annesi ve kız kardeşleri başka bir tarafa gider. Bu kampta türlü zorbalıklarla karşılaşır Elie Wiesel. Bu zorbalıkları okurken bile insanın tüyleri diken diken oluyor. Gaz çemberlerinde insanları boğarak öldürmek, insanları krematoryumlarda diri diri yakmak, insanları aç ve susuz bırakmak, kışın ortasında kilometrelerce çıplak bir şekilde koşturmak ve yorulup düşenlere ateş ederek öldürmek, kışın soğuk yazın sıcak suyla duş aldırmak bunlardan bazıları. Burada bir parantez açmak istiyorum. Bu kadar zalimce şeyleri neden yapmak ister ki birileri. Demek istediğim, küçük çocukların veya diğer masum insanların; devlet politikası yüzünden bu denli zalimliklerle karşı karşıya kalması ne kadar etik olabilir ki. İnsanlar gerçekten çığırından çıkıyor. Bizi diğer varlıklardan ayıran özelliklerimiz; aklımız ve duygularımızdır, ama maalesef artık bu özelliklerimiz yerine zalimliğimiz ayırıyor bizi diğer varlıklardan. Konudan fazla uzaklaşmadan kitaba geri dönmek istiyorum. Bunca zorluklar karşısında Elie Wiesel dinini ve tanrının varlığını sorgulamaya başlıyor.Eğer tanrı var ise neden bunların olmasına izin veriyor diye düşünmeye başlıyor. Burada ufak bir ayrıntı vermek istemiyorum. Elie Wiesel tam olarak tanrıdan nefret etmiyor burada. Sadece varlığından ve inancından şüphe duymaya başlıyor ve tanrı eğer var ise bu olanlara neden sessiz kalıyor diyor içinden. Yalnız kitap boyunca görüldüğü üzere sessiz kalan sadece tanrı değil Elie Wiesel'e göre. Wiesel diğer insanların ne yaptığını merak ediyor ve neden onlara yardım etmediğini sorguluyor. Tabi ki bunu anlatıcı olarak demiyor. Yani kendisi şuan ki duygularını değil o zaman ki duygularını yazıyor. Zaten kitap boyunca şuanki düşüncelerini göremeyeceksiniz, çünkü çok ciddi ve duygusuz bir şekilde kaleme almış hatıralarını. 

Babası giderek hastalanmaya başlar ve kendisi de çocukluktan çıkmaya. Babasının günlük istihkakının başkaları tarafından alındığını gören Wiesel, kendi istihkakını da babasına vermeye başlar. Bu sıralarda dünyanın en zalim doktorlarından biri olan Dr. Mengele çocuklar üzerinde korkunç deneyler yapmaya başlar. Aslında başlar demek biraz yanlış olur, "sürdürür" kelimesi daha anlamlıdır. Genellikler ikiz çocuklar üzerinde deney yapan bu çılgın ve gaddar doktorun yerine başka bir doktor gelir ve gaddarlıklara devam eder. Yani "Giden geleni aratmaz" deyimi buraya cuk diye oturur. Nazilerin herkesin parasını ve malını elinden almasını geçtim, bu yeni gelen çılgın doktor un Wiesel'in altın dişine kafayı takması ve onu almaya çalışması nasıl bir vicandandır, nasıl bir mantıktır. Çözen kişi şuanda mars Harvard Üniversitesinde ordinaryüs. Gerçekten aç gözlülüğün bu kadar belirgin ve çok olması içler acısı bir durum.

Kitabın sonlarına doğru babası ölür ve sonunda Naziler savaşı yani 2. Dünya Savaşı'nı kaybeder ve hayatta kalan Yahudiler kurtulur. Bir nevi mutlu son yani.

Gece (Night), güzel bir holokost yani soykırım konulu bir kitaptır. Kitabın ana unsuru zalimlik yada soykırım ve buna karşı sessiz kalan insanlar gibi görünse bile Wiesel'in tanrıya olan inancını kaybetmesi de önemli bir motiftir. Bir noktadan sonra Wiesel hayatı sorgulamaya başlar. Neden nefes aldığını ve yaşadığını kendi kendine defalarca sorar. Neden intihar etmediğini, intihar ederse bu kadar büyük bir acıdan çabucak kurtulacağını ama babası için yaşaması gerektiğini düşünür. Yani aile kavramı da kitabın içerisinde önemli bir yer kaplıyor. Kitabın finali hariç, hiç bir yerde zulüm gören insanlara yardım eli uzatan ne bir ırk ne de topluluk göze çarpıyor, bu yüzden toplama kampında ki insanlar kendilerini oldukça çaresiz hissetmeye başlıyor. Böylece yaşamında onlar için bir önemi kalmıyor. Ama tüm bu olanlar gerçekleşmeden önce Almanya'dan ayrılabilirlerdi ya da en azından deneyebilirlerdi.Çünkü bu olaylar başlamadan önce Moishe onları uyarmıştı ve Naziler Yahudileri belirtmek amaçlı onların üzerine altın renginde "Davut'un Yıldızı" nı yapıştırmışlardı. Gettolarda yaşamaya zorlanmaları da cabası.

Son olarak Adolf Hitler'in ve onun yönettiği Nazi Hükumetinin de neden böyle bir şey yaptığını anlamakta güçlük çekiyorum. Bu tür şeyler dünyada hala olmaya devam ediyor ve bizler yine sessiz bir şekilde hayata devam ediyoruz. Kıyamet yakın gibi... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızda illegal, argo, saldırgan kısaca herhangi kötü bir şey kullanmayınız. Teşekkürler

Beni takip et